Translate

1 Eylül 2013 Pazar

Gerçek Aşkı Tadanlara...
Telli Turna kanat çırparken, savruldu ve Turna’nın kanatlarının arasına saklanıverdi.
Yüreğinin dilediği yere gidebileceğini düşündü. Kanatların altında, sevda nağmeleri eşliğinde, yüreğinin dilediği uzakları düşledi.
Telli Turna süzülürken, bir sonbahar akşamında, Turnanın kanatları arasından sıyrıldı ve bir bahçenin dış kapısına düşüverdi. 
- Cennet burası olmalı dedi. Unutamayacağı bir andı bu, uzaktan karşılaştılar. Toprak fısıldıyordu, yanındakine, “Bahse girerim ki hiç ayrılamayacak Benden.  Çok uzaklardan gelmişti, ne çare ki, yüreği getirmişti O’nu buraya. Usulca gömülüverdi, Toprağın bağrına.
        Toprak şaşırdı, bahse girmişti fakat gelen farklıydı. Her gelen günle, farklı bir halini görüyor, O’nun ile dolmak istiyordu.
Sonbaharda düşmüştü yüreğine, kışın, bağrında ılık ılık dolaşmış, bahar geldiğinde yeşil yeşil dalgalanmış, yaz geldiğinde ise, ışıl ışıl zümrütler saçıyordu. Her halini gördü...
Bağrında olanca yer açtı sevdiğine. Sakladı.
Sığmayınca duyguları yere göğe, Asya’ya döktü içini...
Asya’da inanırdı, aşkın mukadder olduğuna.
Asya, el verdi Üzüm’e. Meyveleri etrafında ferah eyledi. Salındı üzüm boylu boyunca, toprağın bağrına.
Dallandı, filizlendi, yeşerdi, zümrütlendi, ballandı.
O’da Asya’ya fısıldadı. Aşkı bilenin, aşka saygı duyanın ödülüydü bu.
-Beni topla, kurut, ister ez Beni, iste şarap olayım, istersen sirke…
 
Aşk yanına geldiğinde ey dost, şenlenirsin, yüreğin aydınlanır.
 
Asya, sırra kadem basanları seyretti.
-Bu hallerin hepsi Benim için, bu da Senin için olsun dedi  ve “ ezerken üzümü, bir tutam da toprak” attı.
          İşte budur hikayesi  “Zile Pekmezi”nin. Buranın toprağıdır pekmezi beyaz eyleyen, Zile’nin toprağıdır insanı, aşık eyleyen... Önce Allah’a, sonra bu topraklara olan aşktır, ayrık otlarının hain pusularına düşen evlatların ardından, vatan sağ olsun dedirten.
 
Aşktan gelen ey yar, aşka gidermiş,                                             
Aşık söze değil, hale bakarmış...